Başarısızlık Özlemi / Cahil Cesareti

Belki takip etmişsinzdir, bir dönem furyası olarak girişimciler başarısızlık hikayelerini paylaştı ve sanırım o dönemin en çok okunan, paylaşılan içeriklerinden oldu. Peki bu başarısızlıkları dinlemeyi neden çok sevdik?

Bir fikriniz varsa, onu yapmamanız gerektiğini söyleyen çok kişi olacaktır. Hatta mantıklı düşündüğünüz zaman çoğu fikrin Türkiye’de hayata geçirilmemesi gereken fikirler olduğunu farkedersiniz ve vazgeçersiniz. Elinizdeki tüm kaynakları ve tüm enerjinizi, başarı şansı çok az bir projeye harcamak aslında pek mantıklı bir hareket değildir. 
 
Örnek vereyim, biz iletken tavsiye sistemlerini (sonra sırasıyla SocialWire ve Convertale oldu) kurarken, business kısmını çok da mantıklı düşünmedik. Birisi bana gelip “önümüzdeki 3 sene kimse senden ürün almayacak, sürüneceksin, en az 4-5 seneni harcamaya hazır mısın? Bak bu iş Türkiye’de en fazla bu kadar tutar, yurt dışına da gitmen bir türk olarak çok zor” deseydi ben de iki kere düşünürdüm (muhtemelen dediler ama çok inandığım için ciddiye almadım). Açıkcası cahil cesareti ile, daha üniversitede okurken atıldığımız maceramızda, anlık umutlar ve inat içerisinde geçen yıllar sonunda başarı (tartışmaya açık) çok zor şartlarda yakalandı. Bir süre sonra, işin doğasının da bu olduğunu farkettim, zaten kolay olsa herkes yapardı değil mi? O anki şartlarda o işin yapılması çok mantıklı olsaydı, bir çok kişi aynı anda yapmaya çalışıyor olurdu. E biz de, hem iş yönetimi hem de teknik alanda tecrübsiz bir ekip olarak, herkesin çok mantıklı bulduğu ve bu sebeple rekabetçi olacak bir pazarda ne kadar başarılı veya yenilikçi olabilirdik tartışılır. 
 
Cahil cesareti ile, ha bugün oldu ha yarın olacak, ha tübitak desteği ha yurt dışı yarışması derken, laboratuvar sıraları, okulun verdiği ofis, eş-dost ofisi, amerika hostelleri, şans, mentor destekleri vs. gibi ortamlardan geçerek bir şekilde seneler sonunda bir noktaya geldik. O dönemlerde Türkiye’de teknoloji VC si olmaması gibi moral bozucu gerçekler rağmen, cahil cesareti ve onun getirdiği inatçılık, geçlik yıllarında harcanan zamanın da kolay olması sayesinde bizi iten güç oldu. Son zamanlarda servis sektörüne girmiş olmamız, ve ne zaman yeni bir ürün üretmek istesem, yaptığım analizler sonunda “çok zor, Türkiye’de kendini çıkaramaz, fokus dağıtır vs.” gibi mazeretler bulmam da, o değerli cahil cesaretinin kaybolmasından kaynaklanıyor. 

Ancak burada kritik bir noktaya geliyoruz. Insanlar genelde yapmadıkları veya cesaret edemedikleri bir fikri başkası denediği zaman onun başarısız olmasını içten içe arzuluyorlar. O da yapamasın ki, ben yapamayacağımı önceden anladığım için daha akıllı olayım diye düşünüyorlar. Çünkü senin yapamadığını/yapmadığını başkası yaparsa senden daha başarılı bir insan gibi olacak değil mi? (?)
Mr+Burns[1]
 

Oysa bu dürtüyü yenersek,
aslında çok daha değerli bir kazanım ve ders çıkarmak mümkün. Bir örnek vereyim, SocialWire dan sonra ne yapacağımızı düşünürken, daha önce singapur da ve Amerika’da gördüğüm mobil taksi uygulaması fikrine çok kafa yordum. İşi analiz ettiğimde, yapmamam için bir çok sebep çıktı. Büyük yatırım gerekmesi, neredeyse bugüne kadar tüm yatırımcıların en az 10 kere taksi projesi dinlemiş olması (o dönemde Aslanoba fırtınasının başlamadığı gerçeği), devletin bu işe el koyma ihtimali ve bu konuda açılan ihale, istanbul’daki taksi bolluğu (uber – SF market uyumuı) gibi bir sürü sebep kafamı kurcalarken, görüştüğüm birkaç kişinin de “mantıklı değil Deniz, senden daha iyilerini bekliyoruz” demesiyle birlikte, o işe girmeye cesaret edemedim, mantıklı gelmedi, başka bir iş yapmaya karar verdim. Ancak o işten vazgeçtiğimde kendi kendime şunu söyledim: Bunu muhtemelen yakın zamanda birileri yapacak. Ve umarım o yapan kişi başarılı olur da, ben de bundan bir ders çıkarırım.

Şimdi BiTaksi’yi heyecanla takip ediyorum, başarılı olmalarını umuyorum. Başarılı olmalarının hepimize çok şey öğreteceğini ve bir çok insanı cesaretlendireceğini düşünüyorum.
 
Son olarak şu fıkrayla bitireyim: Temel idama mahkûm olmuş. İnfaz vakti gelmiş; darağacına götürüyorlar. Son bir diyeceğin var mı diye sormuşlar. Temel: ‘’Bu da bana ders olsun’’ demiş. 
not: gelen sorular üzerine: O dönem Fyonk’a kanalize olduk, 1 ayda live oldup, 3. ayında yapmak istemediğimize karar verdik ve vazgeçtik. VNGRS ı kurarak Amerika’daki Startup lara Türkiye’den development yapan bir servis şirketi oluşturduk. Böylece her servis şirketi ürün şirketi olmaya çalışırken, tam tersini yaparak ürün şirketinin yanına servis şirketi koymuş olduk, keyifli işler  yapıyoruz ve çok eğleniyoruz.
 
 

5 thoughts on “Başarısızlık Özlemi / Cahil Cesareti

  1. Gectiğimiz hafta Leweb’e katılma şansı buldum. Orada Uber’in yaratıcısı zatı muhterem fikrin nasıl çıktığını, işin nasıl büyüdüğünü, kazandığı parayı falan anlattı. Tarzı hiç hoşuma gitmedi. Deyim yerindeyse biraz havalanmıştı. Yani hem başarılı olmuştu hemde iticiydi. Fakat buna rağmen her yerde, herkesten inanılmaz bir destek görüyordu. Bir çok konuşmacı uber’den bahsettiği gibi büyüme evresinde de desteğin üst düzey olduğunu satır aralarından anlayabiliyorduk.

    Sonra konferans arkadaşımla tartışmaya başladık. Bizde yeni bir ürün, yeni bir girişim haberi açıklandığında neden altı olumsuz yorumlarla doluyordu?

    Samimi bir yazı olmuş. Sanırım samimiyetle kıskanıp aynı samimiyetle birbirimizi, her deneyeni desteklemeliyiz.

  2. Yazınız bizim KivaCRM maceramıza çok benziyor. Özellikle kurumsal yazılım geliştiren bir firma olarak bu işe soyunurken “Bütün büyükler zaten crm kullanıyor, kobiler de bütçe ayırmaz.” cümlesini defalarca duymuşumdur. 4 yıl sonunda farklılaşarak Vodafone, Eczacıbaşı, Novartis vb… büyüklere kurumsal yazılmlar satıyor ve bunu bulut bilişim ile, SaaS modeli ile gerçekleştiriyoruz. O bütçe ayırmaz denilen kobilerden de her geçen gün hem crm hem de operasyonel yazılım talepleri artıyor. Operasyonlarını yazılımla yöneterek, raporlama ve analiz yaparak kazanacakları faydanın farkındalığına vardıkça bütçe algıları da değişiyor.

    Şark kurnazı olmayan, enerjisi yüksek olan ve üretmeye tutku duyan herkesin (özellikle de benim ülkemdense) hep başarılı olmasını diledim. Tanıdıklarımla çekinmeden samimiyetle tecrübelerimi paylaştım. Herşeyi yapmaya ne enerjimiz ne vaktimiz yeter. Başkalarının başarısını kıskanmak veya başarılı olmasından kaygı duymak, kendi üretkenliğini ve yaratıcılığını öldürmekten başka birşeye yaramaz.

  3. BiTaksi’nin dört bir yanda reklamı olduğu için çok başarılı olduğunu düşünmek bence doğru değil. Çok kolay bir şekilde klonlabilecek bir ürünleri var ve rakipleri pastadan pay kapmadan önce bütün marketi ele geçirmeye çalışıyorlar. Neredeyse bine yakın telefonu piyasa fiyatından çok daha ucuza taksicilere verdiler. Yarın sen kendi taksi bulma uygulamanı çıkarsan ve BiTaksi’den daha düşük komisyon ile pazara girsen, bu tür bir ön yatırım yapmana gerek olmayacak. Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlayarak pazara giren ikinci oyuncunun eli bence BiTaksi’den çok daha kuvvetli.

  4. “””ne zaman yeni bir ürün üretmek istesem, yaptığım analizler sonunda “çok zor, Türkiye’de kendini çıkaramaz, fokus dağıtır vs.” gibi mazeretler bulmam da, o değerli cahil cesaretinin kaybolmasından kaynaklanıyor. “””
    Bu probleme çözüm bulduysan, o çözüm bana da lazım. Ben karar verme süreçlerini inceleyerek nasıl kararlar vermem gerektiğini, hangi durumlarda “fokus dağıtan/yeni işe girmemizi sağlayacak” kararlara imza atmam gerektiğini belirlemeye çalışıyorum.

  5. Fikirler üretiliyor, çevreden yorumlar toplanıyor, yorumlar çoğunlukla olumsuz oluyor ondan sonra motivasyon düşüyor ve bir zamanlar dediğin gibi “öğrencilerin giriştikleri projelerin yüzde 99’unda bir süre sonra öğrencinin gazı kaçınca projeden vazgeçiyor” (Oktar, 2008).

    Peki ya sonradan yıllar ilerledikçe değişen bir şey oluyor mu?…

    Yıllar ilerliyor, tecrübe kazanılıyor, girişimci kendi yetkinliklerini geliştiriyor, öğrendikçe de o cahil cesareti kayboluyor. Fakat bu seferde yetişkinlerin giriştikleri projelerin bu sefer belki yüzde 99’u değil ama %97’si bir süre sonra uygulamaya geçirilmeden unutuluyor”

    Bu işin doğasında bu zorluk ve Türkiye’de bu düşük başarı oran var. Ama önemli olanın üretmeye devam etmek, başarıya ulaşmaya olan o açlığı korumak ve her zaman senin yapamayıp başkasının yaptıklarından bir şeyler öğrenmek olduğunu düşünüyorum. Bu iş biraz daha kişi için “doğru zaman, doğru mekan, doğru kişiler ve doğru fikir” olduğunda gerçekleşebilir diye inanıyorum.

    Seni takip ediyorum.

Leave a reply to Necati Demir Cancel reply